Hepimiz yaşantımızın bir döneminde kayıp yaşamışızdır. Bu, bazen sevdiğimiz birinden ayrılmak, bazen bir organımızın işlevsiz hale gelmesi, bazense ölümle tanışmamız şeklindedir. Her kayıp acı verse de ölüm, karşısında en çaresiz hissettiğimizdir çoğu zaman. Ölüm doğal, inkâr edilemez ve kaçınılmaz bir gerçekliktir. Bu gerçeklikle yüzleşmek, baş etmek ve onunla yaşamayı öğrenmek kolay değildir. Ölüm karşısında iç dünyamız alt üst olur. Değerlerimiz, beklentilerimiz, hedeflerimiz karışır; ne yapacağımızı bilemez oluruz ve duygularımızı taşımakta zorlanırız. Terkedilmiş ve çaresiz hissederiz.
İnsanlar kayıp karşısında çok farklı duygusal, fiziksel ve davranışsal tepkiler verir. Farklı yaşam evrelerinde kayba verdiğimiz tepkiler de farklıdır. Küçük bir çocuğun ölümü anlamasıyla bir yetişkininki birbirine birçok noktada benzemez. Algılarımız, o zaman dilimindeki psikolojik ve biyolojik kaynaklarımızın bir fonksiyonudur. Kaybı nasıl yaşadığımız; gelişimsel seviyemize, ruhsal yapılanmamıza, ölen kişiyle ilişkimizin boyutuna, ölümün ani ya da beklenir olmasına, ölüm şekline, geride kalan diğerlerinin verdiği tepkilere, ölüm karşısında hissettiğimiz duyguları ifade etme zemini olup olmamasına göre değişiklik gösterir. Bazen erken yaşta yaşadığımız bir kaybın etkileri ileriki yıllara taşınabilir. Kişi, ertelenmiş tepkisiyle geçmiş kaybı arasında bağ kuramayabilir. Kayıptan sonra sağlıklı bir yas tutma sürecinden geçilse dahi, bazen ileriki dönemlerde kayıp sancısı kendini yeniden gösterir. Kaybı hatırlatan çağrışımlar buna zemin hazırlar.
Yas tutma, herhangi bir kayıp sonrasında yaşanan normal bir süreçtir. Kaybı kabullenme ve kayıptan sonra yaşama devam etmek için yas tutabilmek önemlidir. Yas tutma süreci normal ve doğal olsa da oldukça zordur ve atlatmak için zamana, cesarete ve desteğe gereksinim duyulur. Sağlıklı yas tutulabildiğinde, kayıplar bizim için yenilenme ve güçlenme zemini oluştururlar. Sağlıklı bir yas sürecinden geçilmediğinde, ileriki dönemlerde psikolojik rahatsızlıklar geliştirme ihtimali yüksek olur. Bunlardan en çok görülenleri, ilişki kurmada zorlanma, depresyon, madde bağımlılığı ve psikosomatik (bedene yansıyan) şikayetlerdir.
Kayba verilen tepki ve yas, kişiye özgüdür. İnsanın parmak izine benzer. Yas süreci, her kişi için, kendi tarihçesinden gelen özellikler barındırır. Kayıp yaşadığınızda, kaçınılmaz olarak, acı verici ve baş etmesi zor bir sürece girersiniz. Ne acınızı dindiren sihirli bir değnek vardır, ne de o süreçten geçmek dışında bir alternatifiniz. Duygularınızı kucaklamak sizi rahatlatacaktır.