Psikoterapi, sorunları konuşarak aşma sürecidir. Bu basit tanım pek çok kişinin kafasında soru işaretleri uyandırır. Sorunlar konuşarak aşılabilir mi gerçekten? Bu kadar kolay olabilir mi? Hem zaten konuşmuyor muyuz sorunlarımızı etrafımızdakilerle? Farklı ne olabilir ki terapide? Terapinin işleyişini kavramak için bu bağlamdaki konuşmanın niteliğine ve işlevine bakmak gerekir. Yaşadığımız zorlukları bir uzmanla beraber konuşmak, temelde, onları anlamaya hizmet eder. Herhangi bir meseleyi, onu etraflıca anlamadan kalıcı olarak çözmemiz mümkün değildir.
Peki “anlamak” dediğimiz şeyin kapsamı nedir? Zaten anlamamış olsaydık onları sorun olarak adlandırabilir miydik ki? Bizler bir sıkıntı yaşadığımızda onu hızlıca tarif edebiliriz belki. Ama sorunu anlamak, tarifin ötesinde bir kavrayışa işaret eder. Yaşadığımız deneyimin kaynağına inmeden onu anladığımızı söyleyemeyiz. Sorunlarımızın kökenleri bize yabancı kaldığı sürece, o kökenlerden doğan zorlantılar şu veya bu şekilde hep süregelecektir.
Biliyoruz ki insanlar terapiye ancak çözemedikleri bir sıkıntıları varsa yönelirler. Biz bu sıkıntılara semptom diyoruz. Sıkıntı yarattıklarına göre semptomlarımızdan bir an önce kurtulma isteği de son derece meşrudur. Şimdi sizi semptomlara farklı bir açıdan bakmaya davet etmek istiyoruz. Her semptom, ortaya çıktığı ilk bağlamda bir sorun çözme girişimidir. O zamanın koşullarında bulabildiğimiz en iyi çözümdür aslında. Ve o zamanın gerçekliğinde işimize de yaramıştır. Sıkıntı, bu çözüm yöntemini uygunsuz durumlarda da kullanmaya yönelmemizdir. Kendimizi korumaya dönük çabamız, içinde bulunduğumuz bağlam değiştiğinde ayağımıza dolanır.
Yaşadığımız zorlantılar, iç dünyamızın anahtarıdır bir anlamda. Bize çok kıymetli mesajlar taşır. Yaşamda biriktirdiklerimizin en derin izleri bu zorlantılar üzerinden yankılanır. Onları bir an önce ortadan kaldırıp susturmak yerine onlara kulak kabarttığımızda, bizi özgürleştirecek ipuçları da önümüze seriliverir. Bu ipuçlarını takip edip içsel dünyamızın derinliklerine indikçe, kendimizi daha yakından tanırız. Bilmek, iyileştirir. Biz kendimizi daha yakından tanıdıkça semptomlarımızın rengi de giderek solacaktır.